Monday 2 April 2012

Belçika - Liège


Liege, bizce Belçika'nın ve hatta Avrupa'nın en kıymeti bilinmemiş kentlerinden biri.  Bir de hemen tüm şehirlerini gördüğümüz Belçika'daki açık ara en favori kentimiz. İşin tuhafı çoğu Belçikalı Liege deyince şöyle bir yüzlerini buruşturur, bir de Liege'i ne kadar sevdiğinizi söyleyince sanki uzaydan geliyormuşsunuz gibi bakarlar. Brüksel ve Antwerp gibi bölgelerinin başkenti olan büyük şehirlerin, ya da Brugge tarzı pitoresk evler ve kanallarla süslü küçük ve turistik Belçika şehirlerin yanında Liege genel geçer olarak fakir, pis, kalabalık ve kaotik bulunur. Bize göre ise Liege halkı ve yaşam kültürü  açısından kuzey avrupa'daki en güneyli şehir. Hatta yüzlerce kilometre güneyinde bulunan pek çok Fransız kentine göre bile daha güneyli özellikleri var. Bunda ise etnik çeşitliliği, şehri uzun yıllardır mesken tutmuş  İtalyan ve Portekizli göçmenler, üniversitesi, Ardenne dağları ile kaplı konumu, inişli çıkışlı dar sokakları, festivalleri ve diğer bir çok şeyin etkisi var. Üstüne üstlük Hollanda ve Almanya'dan sadece yarım saatlik bir yolculukla sanki akdenize inmiş etkisi yaratması buraya gelmeyi daha keyifli hale getiriyor.



Liege'in ana tren istasyonu olan Guillemins istasyonunun yeni binası 2009'da açılmasına rağmen hemen şehrin simgelerinden biri olmuş. Ünlü ispanyol mimar Santiago Calatrava tarafından modern tarzda tasarlanan ve sadece cam-çelik kullanılarak inşa edilen bu istasyon gerçekten de bir kere görünce akla kazınacak cinsten.
Liege'in festivalleri de bol ve gayet keyifli. Bizim Liege'de en favori festivalimiz her yıl Ekim ayının ilk haftası düzenlenen ve şehri çevreleyen Ardenne dağlarının eteklerinin ve şehrin tarihi mahallelerinin yüzbinlerce fener ve mumla aydınlatıldığı Nocture festivali. Bu festival süresince Liege'de açık havada pek çok konser ve parti de düzenleniyor ve on binlerce ziyaretçinin doldurduğu şehrin tadına doyum olmuyor.
Bizi Liege'e ilk kez götüren arkadaşlarımızın öve öve bitiremedikleri bir aktivite de Liege'in meşhur haftasonu (Pazar) pazarı olmuştu. Önce tam idrak edemesek de gidince bu pazarın niye bu kadar övüldüğünü hemen anladık. Liege pazarı Benelux bölgesinin en büyük açık hava pazarı. Meus (Maas) nehrinin hemen kıyısında kurulan bu pazar Liege'in kültürel ve etnik zenginliğini görmek için de mükemmel bir mekan. Liege'de oldukça kalabalık olan İtalyan toplumu başka olmak üzere Portekiz, İspanyol, Türk, Arap, Doğu Avrupalı, Fransız ve Flaman pazarcılar kendi dillerinde bağıra çağıra kendi ülkelerine/ bölgelerine has ürünler satıyorlar. Bu arada satılan yerel ürünler turistik/ tadımlık amaçla değil doğrudan şehirde yaşayan İtalyan, Portekizli ve diğer azınlıklara satıldığı için tümü çok ucuz, taze ve kaliteli. Örnek vermek gerekirse Amsterdam'da kilosu 30 Euro'ya satılan İtalyan peynirlerinin üstelik daha kalitelisinin kilosu Liege pazarından 8-10 Euro'ya alınabilir. Lİege'e yolu düşen herkesin bir Pazar sabahını bu pazarda geçirmesini tavsiye ederiz.
St. Lambert meydanı Liege'in en merkezi ve yoğun meydanlarından biri. Atlantik Okyanusunu uçağıyla ilk geçen pilot olan Lindberg'de vaktinde buraya iniş yapmış. Bugün de alanda iki yerel Liege köylüsü olan Tchantchès ve Nanesse'in pilot kabininde oturduğu şirin bir uçak heykeli var.
Liege deyince akla gelen bir diğer şey de Jean-Pierre ve Luc Dardenne kardeşlerin filmleri. Özellikle de Avrupa sineması sevenler için. Çünkü Belçika'nın yetiştidiği en büyük yönetmenlerden olan Dardenne kardeşlerin filmlerinin hepsi Liege'de geçiyor. Yalnız bunun Liege'e turistik anlamda faydası olduğu kadar zararı da olmuş. Çünkü Dardenne filmleri genellikle Liege'i ziyaret edenlerin çok keyif alacakları yerlerde değil bambaşka ve karanlık bir dünya olan Liege gettolarında geçiyor. Bu filmler Liege'i sadece filmlerde gören bazı insanlarda oluşan önyargıların önemli nedenlerinden biri olmuş. Oysa ki Liege'e ziyaret amaçlı giden birisinin bu mahallelere yolunun düşmesi oldukça zor bir iş.
Outre-Meuse Liege'i ortadan ikiye bölen Maas nehrinin üzerindeki küçük bir ada ve nehrin her iki yakasına yayılan şehrin de tam ortasında yer alıyor. Burası da pek çok küçük cafe ve restaurant'ın olduğu tarihi bir mahalle. Hem tarihi sokaklarında dolaşmak hem de bir şeyler yeyip yerel biralar denemek için vakit geçirilebilir.
Liege'in eski şehir merkezini Outre-Meuse ile bağlayan köprüler geceleri ışıklandırılıyor. Bu köprülerin tümü yürüyerek geçilebilir. Yaz geceleri değişik renklerde ışıklandırılan köprülerin manzarası da oldukça güzel.
Montagne De Bueren
Liege kalesi (Citadelle) eski şehrin hemen kuzeyinde şehre hakim bir tepe üzerinde bulunuyor. Burası şehrin manzarasını kuşbakışı görmek için de güzel bir yer. Citadelle bölgesine çıkan ve tam 374 basamak olan tarihi merdivenler ise Montagne De Bueren olarak biliniyor ve Liege'i ziyaret edenlerin uğrak yerlerinden
.

No comments:

Post a Comment