Thursday 1 March 2012

Malta - Valletta


Malta'ya uzun zamandır gitmek istiyorduk. Güney Akdeniz'de sıcak iklime sahip küçük bir ada ülke olması, tarihi, dil ve yaşam tarzı olarak İtalyan ve Arap kültürlerinin etkilerini taşıması burayı bizim için cazip hale getiriyordu. Nihayet kışın ortasında Malta için oldukça soğuk sayılabilecek yağmurlu ve fırtınalı bir kaç günü Malta'ya ayırmaya fırsatımız oldu. Malta'da geçirdiğimiz günlerin bu ülkenin karnavalına denk gelmesi ise şanslı olduğumuz tek konuydu. Malta'ya en kısa zamanda yeniden, ama bu sefer yılın daha sıcak bir zamanında gitmek istiyoruz. Yine de bu ilk Malta seyahatimizde gezip gördüğümüz bazı yerleri buraya not düştük.



Tarihi, sarı taştan yapılma eski binaları ve diğer ülkelere nazaran daha ucuz olması nedeniyle bir çok Hollywood ve Avrupa filmi Malta'da çekilmiş. Bunun bir nedeni de çekimler için izin alınamayacak bazı ülkelere coğrafi ve iklim olarak yakın olması. Alan Parker'ın Türkiye'yi konu alan Geceyarısı Ekspresi ve Steven Spielberg'in Munich filmleri bunlardan en ünlü olanları. Munich filminin Atina'da geçen sahnelerinin çekildiği British Hotel her ne kadar eşyaları ve tarzı ile 50'li yıllarda kalsa da, filmler için kullanılmasının asıl nedeni de bu. British Hotel'in eski büyük limanın hemen yanından Cottonera'daki surlara bakan manzarası ise mükemmel.
Malta'da tarihi evlerin hemen hemen tümü cumbalı ve çok güzeller. Cumbalarda genellikle yeşil, mavi, kırmızının canlı tonları kullanılıyor.
Karnaval
Kuzey Avrupa'da genellikle tüm halkın kutladığı ve günlerce içki içilip eğlenilen geleneksel karnavalı, Malta'da daha çok çocuklar ve ortaokul, lise çağlarındaki gençler kutluyor. Bu nedenle karnaval kutlamaları Avrupa'nın diğer pek çok ülkesine göre oldukça masum, sakin ve çocuk bayramı havasında geçiyor.
Cafe Cordina
Cafe Cordina Valetta'nın tarihi ve en eski cafelerinden biri. Parlemento'ya ve şehrin en büyük meydanına yakın olduğu için günün her saati oldukça kalabalık. Sabahları Malta'ya has poğaça ve çöreklerle kahvaltı yapmak için oldukça ideal bir mekan. Burada ayrıca Malta ve Gozo adalarından gelen çeşitli yerel ürünlerin en kalitelileri de bulunabilir.
Malta'nın yerel lezzetlerinden biri tadı ve görünüşü ayçöreğini, şekli ise simidi andıran Honey Ring (Maltaca: Il-Kaghag). Biz içine ay çöreğinden farklı olarak içine bol miktarda bal, tarçın ve irmik Il-Kaghag'ı çok beğendik ve orada bulunduğumuz sürece bol bol yedik.
Poğaça ve börek kültürü Avrupa'nın balkanların dışında kalan çoğu ülkesinde yoktur. Malta'da ise çok yaygın. Bu Malta'nın Akdeniz'in ortasında avrupa, balkanlar, afrika ve ortadoğu arasında etkileşimin yoğun olduğu bir yerde olmasından olabilir. Biz Malta'da olduğumuz sürece Hollanda'da çok özlediğimiz poğaça ve böreğe doyduk. Malta'da poğaça ve börekler genellikle beyaz lor peynirli (ricotta) ya da kıymalı bezelyeli yapılıyor. Türkiye'deki poğaçalardan en büyük farkı ise malzemeden hiç kaçınmamaları. Poğaça ve böreklerde hamurdan daha çok iç malzemesi var denebilir.
Cafe Jubilee
Karnaval nedeniyle çoğu mekanın kapalı olduğu Malta'da sağlam bir kaynaktan tavsiye alarak bir kaç gece üst üste gittiğimiz Cafe Jubilee akşamlarımızı kurtardı. Cafenin dekorasyonu güzel ve duvarlar boydan boya ikinci dünya savaşı döneminden propaganda afişleri ile dolu. Jubilee'de ada ortalamasının üzerinde kalitedeki yemekler daha ucuz fiyata, üstelik yerel Malta şarapları ile birlikte yenebilir. Şarap menüsünde çeşit bol ve Lübnan şarapları dahi bulunuyor. Aynı zamanda DJ'lik de yapan barmen arkadaşın seçtiği repetuarda 60'ların klasik rock şarkılarından günümüz hard rock metal şarkılarına kadar rock ağırlıklı olmak üzere hemen herşey var.
Malata Restaurant
Valletta'da başkanlık sarayının ve parlementosunun hemen karşısında yer alan bu karakterli restaurant taze deniz ürünleri ve güzel şarapları uygun bir fiyata yemek için uygun bir yer.Çalışanlar gayet sıcak ve mütevazi. Buranın özelliği restoranın duvarların boydan boya 1998 yılındaki Malta  parlementosu tüm milletvekillerinin orijinal karikatürleri ile kaplı olması.
Rubino
Burası Malta'da birisi Fedon'a diğeri ise Vedat Okyar'a benzeyen sakallı iki kardeş tarafından işletilen ufacık ve ama çok kaliteli bir restoran. Rubino uzun yıllar reçel imalathanesi olarak kullanıldıktan sonra restorana dönüştürülmüş. Yerel Malta ve Sicilya yemekleri yemek için ideal bir mekan. Fener balığından, barakudaya kadar uzanan ve gayet zengin olan balık menüsündeki balıklar günlük ve çok taze.
Teatru Manoel
Biz Malta'da Avrupa'nın en eski üçüncü opera ve tiyatrosu olan Manoel tiyatrosunun bugün misafirlere ayrılmış apartman olarak hizmet veren eski kulis odalarında kaldık. Manoel tiyatrosu 1700'lü yılların başında o zamanlar Malta şövalyelerinin başında bulunan Portekiz kralı tarafından yaptırılmış. İlk kurulduğu yıllarda bu tiyatroda şövalyeler kendileri oyunlar ve konserler düzenlemişler. Tiyatro hala aktif olarak kullanılıyor.
Kiliseler
Malta oldukça dindar bir ülke. 2010 yılına kadar Malta Avrupa'da boşanmanın kanunen mümkün olmadığı tek ülke durumundaydı. Boşanma yasağı ancak geçen sene referandum ile kaldırılmış ve yasal olarak boşanmak mümkün hale gelmiş.  Bu dindarlığı hala farklı mekanlarda değişik şekilde görmek mümkün. Valetta'da kiliselerde topuklu ayakkabıların maksimum topuk kalınlığının kurallar ile belirlenmiş olması bize ilginç geldi.

No comments:

Post a Comment